EMEK Fotoğrafçılık
“En iyi makine en iyi fotoğrafı çekseydi, en iyi daktiloya sahip olan da en iyi romanı yazardı” Ara Güler
Fotoğraf ve video ile alakalı aklınıza gelebilecek her türlü çekimin, tasarımın çıkış noktası olan; önce kaliteye önem verip sonrasında müşterilerinin geri bildirimlerini önemseyen bir kuruluştur. Gelişen teknolojiyi yakından takip eden, klasik ve modern tarzları harmanlayarak müşterilerinin ihtiyaçlarına hızlı bir şekilde dönüş yapmayı hedef kılmıştır.
“EMEK” ismi, hem anlamı itibariyle hem de kurucusu olan Emre Eken’nin baş harflerinden gelmektedir.
En baştan günümüze kadar yapılan proje ve çalışmalardan ortaya çıkan başarı ile sizlerin memnuniyeti, “EMEK” için paha biçilemez bir olgudur.
Emre EKEN kimdir?
Fotoğrafçı ve görüntü yönetmenliği sıfatlarını taşıyarak mesleğimde ileriye dönük çalışmalarımla başarılı projelere imza atmış, halen Tokat’ın Zile ilçesinde ikamet eden biri olarak hayatıma ve mesleğime devam etmekteyim. Pamukkale üniversitesi satış yönetimi ve reklamcılık ile Eskişehir üniversitesi tarih bölümü mezunuyum. Mesleğimin yanı sıra ayrıca bass gitarist olarak müzikle ilgilenmekteyim.
Fotoğraf ile Nasıl Tanıştım?
Fotoğraf tutkum ilk olarak bundan yıllar evvel 2009 senesinde Ankara’da ortaya çıktı. O zamanlara kadar fotoğrafa ilgim bir çok kişi gibi ne az ne çoktu. Elbet vardı fotoğraf makinemiz ve özel günlerde kullanırdık onu. Fotoğrafla bu denli tanışmadan evvel küçüklüğümden bu yana müzik ile uğraşıyordum fakat farklı bir hobi edinmek istedim ki bu hobinin fotoğraf olacağı pek aklıma gelmezdi.
Antika eşyalara ayrı bir ilgim vardır ve benim bu mesleğe girmemdeki ana etken de bu ilgidir diyebilirim. 2009 senesinde tesadüfen karşılaştığım 35mm eski bir fotoğraf makinesi, hayatımı olumlu anlamda farklı bir yere taşıdı. Antika, eski eşyalara olan ilgimden dolayı birden bire böyle bir fotoğraf makinesine sahip olmak istedim ve Ankara Ulus civarında bir antikacıdan hatta şuan logomda bulunan o Zenit marka 35mm fotoğraf makinesini buldum. Makineyi aldığımda nasıl kullanılacağını, tekniğini, ayarlarını hiç bir şeyini bilmiyordum. Ertesi gün Sıhhiye’de menekşe pasajında bulunan, yılların tecrübesine sahip olan Ali Değer ustama makineyi göstermek için yola koyuldum. Kendisi, makinenin gayet düzgün çalıştığını söyledi. Ona bu makineyi nasıl kullanacağımı sorduğumda bana bakarak hafif bir tebessümle makinenin enstantanesini 30-x’e getirdi ve bana “şimdilik bu ayarda kullan daha sonra fotoğraf çektikçe öğreneceksin” dedi. Sıra geldi 36 karelik bir rulo film almaya.
Filmi alıp makinenin yuvasına yerleştirdim ve ilk pozumu çekmek için denklaşöre bastım. O gün ilk rulomu bitirmiştim. Çektiklerimi görebilmek için bir fotoğrafçıya gitmeye yola koyuldum. Film önce banyo edildi sonrasında tarandı ardından da tab edilip bana teslim edildi. İlk fotoğraflarıma bakıyordum ve açıkçası hiçte iyi değillerdi. Aşırı pozlanmış, net olmayan çekimlerdi. O an kendime “Emre bu işi layıkıyla yap” dedim ve bir sahafa gittim. Sahaftan fotoğrafçılıkla ilgili kitap arıyordum. 35mm fotoğraf makinesi ile çekim nasıl yapılır isimli bir kitap buldum yaklaşık 200 sayfalık ufak bir kitaptı. O kitabı o gün okumaya başladım ve kısa süre içerisinde bitirdim sonrasında en baştan tekrar okumaya başladım ve sonra tekrar baştan tekrar baştan derken aynı zamanda da durmadan her fırsatta makineme film rulosu alıp çekimlere çıkıyordum. Belli bir zaman sonrasında artık çektiğim fotoğraflar daha net daha düzgün pozlanmış şekilde çıkmaya başlamıştı. Enstantane, diyafram, asa nedir artık öğrenmiştim. Hangi ışıkta hangi ayarlarda kullanacağımı biliyordum artık. Fotoğraf hakkında yeni kitaplar yeni dergiler edinip her fırsatta okuyup çekimlere çıkıyordum. Bu benim için adeta meditasyon gibiydi. Deklanşöre basıp o çıkan ritimsel perde sesinin verdiği mutluluğu paha biçilemez olduğunu anlamıştım. Her geçen gün kendimi bu alanda geliştirmeye yeni şeyler öğrenmeye vermiştim. Belli bir süre sonrasında REVUEFLEX marka bir fotoğraf makinesi edindim, yeni lensler yeni ekipmanlar almaya başladım. Fotoğrafçılarda olan yeni ekipmanlar alma hastalığı bana da geçmişti. Fotoğrafçılığın temelini oluşturan kimyasal fotoğrafçılıktan dijital fotoğrafçılığa geçiş yapma zamanım gelmişti artık.
Mesleğe Dönüştürmek
Dijital fotoğrafçılığa geçiş yaptığım yıllarda üniversite öğrencisiydim ve reklamcılık derslerimizden edindiğim bilgilerle cesaret alarak reklam fotoğrafçılığına yöneldim, bunu meslek haline getirebileceğimin gayet mantıklı olacağını düşündüm. Mutlu olacağım bir meslekti çünkü. Reklam fotoğrafçılığıyla ilgili gerekli bilgileri edinebilmek için kitaplar dergiler satın alıp makaleler okuyor, kendimi geliştirmeye çalışıyordum. Belli bir seviyeye geldiğimde artık işe koyuldum ve ilk işimi yaptım.
Gelişen teknoloji ile artık SLR fotoğraf makineleri ile video da çekilebiliniyor olması beni yeni ekipmanlar almama yönlendirdi ve video üretici olmama sebep oldu. Artık videolar ve sinema hakkında bilgi edinmeye başlamıştım. Biliyordum ki teknik bilgi her işte esastır. Her geçen gün yeni şeyler öğrenmeye, araştırmaya, bilgi edinmeye devam ettim.
Sahip olduğum tecrübe ve bilgi birikimiyle bir çok işe imzamı attım. Ülkemizin en büyük 3. otelinde yapmış olduğum fotoğrafçılıktan müzik klip çekimlerine kadar mesleğimle ilgili bir çok iş ile uğraştım. Şuan memleketim olan Tokat / Zile ilçesinde bir ofis sahibiyim ve beni mutlu eden mesleğimle, yeni projelerle, yeni çekimlerle yoluma devam ediyorum.
Mutluluk Bilgi ile Kazanılır - Platon (Eflatun )
Kimyasal fotoğrafçılıktan dijital fotoğrafçılığa, karanlık odadan adobe programlarına, ürün çekimlerinden havadan görüntülemeye, sinematografiden 3D animasyon/çizgifilm görsellerine kadar daha bir çok alanda edindiğim bilgi ve tecrübelerle mutlu olup müşterilerime bu olumlu enerjiyi çekimlerimle, projelerimle aktarmak benim için bir önemli bir sevinçtir.